İnsanların Körler Zümresine Benzetilmesi İnsanlar arasındaki ayrılıkların çoğu, hepsinin sözünde bir sebeple doğruluk bulunmasıdır. Fakat bazıları görmedikleri hâlde, her şeyi gördüklerini zannederler. Bunlar şehirlerine fil gelmiş olduğunu duyup, onu tanımak isteyen körler gibidirler. Şehirdeki körler fili elle tanıyacaklarını zannettiler. Ellerini ona dokundurdular. Birinin eli hayvanın kulağına, diğerininki ayağına, bir başkasınınki baldırına, diğer birininki de dişlerine
Tabiiyyecilerin ve Müneccimlerin Karıncaya Benzetilmesi Bu zavallı ve nasipsiz tabiiyyeciler [tabiatçılar] ve müneccimler [astrologlar, astronomi ile uğraşanlar], işleri, tabiata ve yıldızlara havale eylediler. Bunların hâli kâğıt üzerinde yürüyen karınca gibidir. Siyahlaşan ve üzerinde bir şekil meydana gelen bir kâğıt görür; dikkat eder, kalemin ucunu görür ve sevinip der ki; «Bu işin hakikatini anladım ve
İnsanın Âzalarının Kuvvetleri ve Sıfatları İle Olan Bağlılığı İnsanın saltanatı ile Mâlikü’1-Mülk [mülkün sahibi] olan Allahü Teâlâ’nın saltanatı arasında yaptığımız bu mukayeseli izahtan, iki büyük ilme işaret olundu: Biri, insanın kendini tanıması, âzalarının kuvvetleri ve sıfatları ile olan bağlılığı, sıfatlarının ve kuvvetlerinin kalbe bağlılığının nasıl olduğu ilmidir. Bu, böyle bir kitapta incelenemeyecek kadar uzun bir
Allahü Teâlâ’nın Saltanatı Allahü Teâlâ’nın zâtının var olduğu, sıfatları, nasıl ve ne gibi sorulardan münezzeh ve mukaddes olduğu, bir yerde olmaktan münezzeh olduğu, hepsinin anahtarı insanın kendi nefsini tanımak olduğu anlaşılınca, bilmekten, tanımaktan bir kısım kalmış oluyor. Meleklere iş vermesi, meleklerin onun emrine uyması, melekler vasıtasiyle işlerin olması, gökten yere emir göndermesi, göklerin ve yıldızların
Allahü Tealâ’nın Tenzih ve Takdîsini Bilmek Allahü Teâlâ’nın sıfatlarını, kendi sıfatlarından, ve zâtını, kendi zâtından bildiği gibi, Allahü Teâlâ’nın tenzih ve takdisini de kendi tenzih ve takdisinden bilir. Allahü Teâlâ hakkında tenzîh ve takdisin mânâsı, vehme ve hayâle gelen her şeyden beri, mukaddes ve yüksek olmasıdır. O’nun, tasarrufunun haricinde olan hiçbir yer olmadığı hâlde, kendisine