Hz. Süleyman
Hz. Süleyman
Hz. Süleyman, Kur’an-ı Kerîm’de ismi 16 yerde zikredilen ve bir çok hadiste kıssası anlatılan peygamberdir. Hz. Süleyman, Hz. Davud’un oğlu olup nesebi şöyledir: Süleyman b. Dâvud b. İşâ b. Uveyd’tir.[1] Ayetlerde bildirildiği üzere O babası Davud’un mirasçısı oldu.[2] Rivayete göre Hz. Süleyman beyaz tenli, iri gövdeli, nur yüzlü bir zat olup tüy ve kılları çoktu.[3]
Hz. Süleyman 13 yaşında iken,[4] Allah (cc) O’nu İsrail Oğullarına hem peygamber hem de hükümdar olarak görevlendirdi. O’nun saltanatı güçlü ve ülkesi büyüktü. Allah (cc) hiçbir kimseye vermediği ihtişam ve saltanatı ona verdi. Çünkü o Allah’a dua ederek böyle büyük ve sarsılmaz bir hükümdarlık istedi. O’nun duası ve O’na verilen nimetler Kur’an’da şöyle bildirilir: “Süleyman: ‘Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz Sen, daima bağışta bulunansın ‘ dedi. Bunun üzerine Biz de, (ona;) istediği yere onun emriyle kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları ve demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları onun emrine verdik. ‘İşte Bizim bağışımız budur, ister ver, ister tut hesapsızdır’ dedik.”[5] Yahudilere göre ise O peygamber değil “Hakim” yani hükümdardır.
Hz. Süleyman üstün zekası gibi doğru hüküm verme konusunda da maharetliydi. Nitekim O, halktan birkaç kişinin başına gelen bir olayda babası Hz. Davud’dan faklı bir şekilde fetva verdi. O’nun görüşünün daha isabetli olduğunu Kur’an-ı Kerîm şöyle ifade eder:“Bir zaman Dâvud ve Süleyman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı: Bir grup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekin (tarlasının) içine dağılıp (ekine) zarar vermişti. Biz, onların (bu konuda verdikleri) hükmü görüp bilmekte idik. (Fetvayı) bu (şekilde vermeyi) Süleyman’a Biz bildirdik. Çünkü Biz, Davud’a ve Süleyman’a, hüküm (peygamberlik, hükümdarlık) ve ilim verdik.”[6] Ayetten anlaşıldığı üzere ikisi de ilim sahibi olduğu ancak Hz. Süleyman’ın hüküm verme konusunda donatıldığı görülmektedir.
Hz. Süleyman’ın doğru ve isabetli hüküm verdiğine dair Hz. Peygamber’den şöyle bir rivayet daha nakledilmektedir: “İki kadın vardı. Bunların iki de oğlu vardı. Bir kurt gelerek birinin oğlunu götürdü. Büyük olan kadın, küçük olana: ‘Kurt senin çocuğunu götürdü’ dedi. Küçük olan kadın ise: ‘Hayır, senin oğlunu götürdü’ dedi. Aralarında anlaşamayınca, Hz. Davud peygambere başvurdular. Davud Peygamber, çocuğun büyük kadına ait olduğuna karar verdi. Bunun üzerine bu iki kadın, (daha iyi bir sonuç almak için) Süleyman peygamberin yanına gittiler. Süleyman Peygamber (onların davalarını dinledikten sonra): ‘Bana bir bıçak getirin, çocuğu ikiye bölüp aranızda bölüştüreceğim’ dedi. Küçük olan kadın: ‘Yapma. Allah aşkına, çocuk onun olsun’ dedi.Bunun üzerine Süleyman Peygamber, çocuğu, küçük kadına verdi.”[7] Ancak bu hadiselere Hz. Davud adil değildi gibi bir hükme varmak, bir peygamber’e hakaret etmektir. Hz. Davud sonuçta bir peygamberdi ve ilim sahibiydi. Hüküm verme vasfı ise oğlu Süleyman’a kendisine nazaran daha kuvvetli bir şekilde verilmişti. Hz. Davud bir peygamber olarak adildi ancak olayın iç yüzünü bilme ve bildirilme konusunda oğlu Süleyman’a ayrı bir haslet bahşedilmişti.
Hz. Süleyman’ın bazı Hasletleri:
1- Kuş dilini bilmesi: Allah (cc) tarafından Hz. Süleyman’a verilen mucizelerden birisi de Özelde bir çok hayvanın , genelde ise kuşların dilini anlama ve onlarla konuşma kabiliyetidir. O’nun kuşlarla konuştuğuna ve onları anladığına dair Kur’an’da şöyle bir delil bulunmaktadır:“Ey insanlar bize kuşların dili öğretildi. Bize her şeyden verildi..”[8] Hz. Süleyman’ın hayvanlarla iletişim halinde olduğu bilinmekle birlikte detayları hakkında sahih bilgilere vakıf değiliz. Bir çok müfessir hayvanların bazı hareket ve ötüşlerini kendi anlayışlarına göre manalandırıp bunu da Hz. Süleyman’a isnad etmektedirler.
2- Eşleri ve Mal varlığı: Hz. Süleyman’ın bir rivayete göre 700 bir rivayete göre ise 300 hanımı olduğu hatta bu hanımların cinsel haklarını eda için 100 erkeğe verilen şehvetin kendisinde toplandığı belirtilir.[9] Ancak bunlar bir peygamberi güçlü ve azametli göstermek adına ortaya atılan yorumlardan başka bir şey değildir.
Sâd suresinde Allah (cc) onun atlarından şöyle bahseder: “Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. O da demişti ki: “Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim.” Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar.” Ayetten anlaşıldığı üzere Hz. Süleyman safkan atlara sahipti. Ancak bu atların sayısı ne kadardı kaç yaşın dalardı? gibi teferruatlar bulunmaktadır. Buna rağmen bu atların sayısı hakkında bir çok görüş öne sürülmüştür.
3- Rüzgarın emrine verilmesi: Rüzgarın Hz. Süleyman’ın emrine verildiği ayette şöyle bildirilir:“Bereketli kıldığımız yere doğru Süleyman’ın emriyle esen rüzgarı, O’nun buyruğuna verdik.”[10] Söylentilere göre Hz. Süleyman’ın ahşaptan tahtı vardı ve yolculuk yapacağı zaman beraberindekilere bu tahta alıp rüzgara yön verirdi. Ancak bu tahtın özellikleri nasıldı, kaç kişi ve kaç eşya alırdı? gibi sorulara verilecek sahih bir cevap olmamakla birlikte bu konuda pek çok İsrailî haber mevcuttur.
4- Bakır madeninin emrine verilmesi: Ayet-i Kerimede “Aynü’l-Katr”ı ona sel gibi akıttık”[11]buyrulur. Bütün müfessirler Aynü’l-Katr’in erimiş bakır madeni olduğu noktasında görüş birliği içerisindedirler.[12] Allah (cc) Hz. Süleyman’a ordusunun silah ihtiyacını karşılaması için ve günlük hayatta kullanılan eşyaların temini için erimiş bakır madenini bahşetmiş olmalıdır. Ancak bakırın nasıl aktığı, nereden ve ne kadar aktığı konusunda her hangi bir bilgi bulunmamaktadır.
5- Timsaller ve dalgıçlar: Timsal bir şeyin aynısının yapılması demektir. Canlı veya ansız bir eşyanın benzerini resmetmeye timsal denilir. Anlaşılan o ki Allah (cc) daha önce bahşettiği bakır madenine şekil vermesi için zanaat yeteneğini de beraberinde bahşetmiş olmalı. Dalgıçlar ise deniz altındaki süs eşyalarını bulup getirme konusunda Hz. Süleyman’ın emrine verilmiş olsa gerek.
Kaç yıl ömür sürdüğü kesin olarak bilinmeyen Hz. Süleyman’ın 700 yıl 6 ay hükümdarlık yaptığı bildirilmekle birlikte bu gerçeklere aykırı bir rakamdır.[22] Bazı kaynaklarda ise 52 yaşadı, hatta İbn İshak’a göre 40 yıl hükümdarlık yaptı.[23] Ölümü garip bir şekilde gerçekleşti. O’nun vefatını insanlar ve cinler sonradan anladırlar. Şöyle ki: Hz. Süleyman, kimi zaman bir yıl, iki yıl, kimi zaman bir ay, iki ay, bazen daha az, bazen daha çok olmak üzere ibadet etmek için Beytü’1-Mak-dis’e çekilirdi. Yiyeceğini, içeceğini de yanma alırdı. Vefat ettiği sefer de yanma yiyecek ve içeceğini almıştı. Hz. Süleyman değneğine yastanmış bir şekilde namaz kılarken eceli geldi ve vefat etti. Fakat ne şeytanlar, ne de cinler onun vefatından haberdar olmadılar. Ondan korkularından işlerine kesintisiz olarak devam ettiler. Bir kurt değneğini kemirdi, değneği kırılınca da o yere düştü. Böylece onlar Hz. Süleyman’ın öldüğünü öğrendiler. Bu arada halk da cinlerin gaybı bilmediklerini öğrenmiş oldular. Eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, horlayıcı azap içinde kalmazlardı. [24] Hz. Süleyman Beytü’l-Makdis’e defnedildi.
Hatem
………………..
[1] İbn Kesîr, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Çağrı yayınları, İstanbul, Çev. Mehmet KESKİN, II,34; Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları, 639.
[2][2] “Süleyman Davud’a mirasçı oldu….” (neml, 16) Burada mirasçı olmaktan kasıt mal mirasçılığı değil, saltanat ve peygamber mirasçılığıdır. Çünkü peygamberler miras bırakmazlar.
[3] Aydemir, İslamî Kaynaklara göre Peygamberler, Diyanet Vakfı Yayınları, 187
[4], İbnü’l Esîr, El Kâmil Fi’t-Tarih,Hikmet yayın evi, Ter. Komisyon, I, 203
[5] Sâd, 35-39
[6] Enbiya, 78-79
[7] Buhari, Enbiya 40; Müslim, Akdiye 20 (1720); Sâbunî, 639-642.
[8] Neml,16
[9] Aydemir, 188
[10] Enbiyâ, 81
[11] Sebe, 12
[12] Aydemir, 196
[22] Aydemir, 221
[23] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 663-664.
[24] İbnü’l-Esîr, I, 214
Alıntı