Küçük Çocukların Yıkanması
Küçük Çocukların Yıkanması
Anne baba kendi çocuklarını yıkayabilir mi?
Sağlığında bir kişiye bakmanın, dokunmanın ölçüsü ne ise ölümü için de geçerlidir. Bir annenin, buluğ çağına ermiş erkek çocuğunun dizgöbek arası yerlerine bakması, dokunması câiz değildir. Baba-kız ilişkisi de böyledir. Bu ölçüye baktığımızda, annenin buluğa ermiş erkek çocuğunu, babanın da buluğa ermiş kız çocuğunu yıkaması uygun düşmez.
Erkeklerin bulunmadığı bir yerde ölen bir erkek, annesi, teyzesi, halası, kız kardeşi gibi bir mahremi tarafından yıkanmaz, teyemmüm verilir. Aynı şekilde kadınların bulunmadığı bir yerde ölen kadın ise mahremi olan bir erkek tarafından teyemmüm verilir.
Fakat henüz buluğ çağına yaklaşmamış erkek çocuğu bir kadın tarafından, kız çocuğu da bir erkek tarafından yıkanabilir.
Tahrif olmuş cenazelerin durumları Kendisine dokunulduğunda dağılacak kadar beklemiş veya aşırı şişmiş olan cenazeler yıkanırken sadece üzerine yeteri kadar su dökülmekle iktifa edilir. Sağa sola döndürmek cesetlere zarar vereceğinden bu işlem yapılmaz, Kuru yer kalmayana kadar su dökmek yeterlidir. Ölmüş olan bir Müslümanın başı ile beraber vücudunun çoğu bulunacak olsa yıkanır, kefenlenir, namazı kılınır. Fakat başsız olarak yalnız yarısı bulunsa veya gövdesinin çoğu kaybolmuş olsa yıkanmaz, kefenlenmez, üzerine namaz kılınmaz, bir beze sarılarak defnedilir.
Ölünün Kötü Hallerini Gizlemek
Gerek yıkayanın gerekse ona yardım edip yanında bulunan kimselerin, ölenin sağlığında gizlenmesini istediği bir şeyi gizlemeleri, kimseye ifşa etmemeleri gerekir. Çünkü söylemek gıybet olur. Ölümle meydana gelen bir kusuru; mesela yüzünün kararması gibi şeyleri söylemek de böyledir. Ancak ölen kimse bid’atla meşhur olursa bid’atından sakındırmak için söylemekte bir beis yoktur. Yüzünün parlaması ve tebessüm gibi hayır alametlerinden bir şey görülürse söylemek müstehap olur. Çünkü bu ona fazla rahmet dilenmesine ve onun yaptığını yapmaya teşviktir.
Cenazeye Neler Yapılmaz
Ölenin saçı taranmaz. Taramak tahrîmen mekruhtur. Saçı ve tırnağı kesilmez. Eğer kesilmişse, kefenine konularak öylece defnedilir. Ancak tırnağı kendiliğinden veya bir kaza sebebiyle kopmuş veya kırılmışsa, bunu kefene koymaya gerek yoktur. Sünnet de edilmez. Cenaze öldüğü hal üzerine defnedilir. Yüzüne, ön, arka, kulak ve ağız gibi menfezlerine pamuk koymakta bir beis yoktur. Elleri yanlarına bırakılır; göğsüne konmaz. Çünkü bu kâfirlerin işidir. (İbn Âbidîn,Reddü’l Muhtâr, 5/212.)
Yıkama Bitince
Cenaze bir peşkir (peştamal, havlu, bornoz vb.) içinde kurulanarak hânüt denilen ve güzel kokulu şeylerden başına ve sakalına sürülür. Bu menduptur. Zaferan ve vers kullanmak erkeklere mekruhtur. Bunları kefenin içine koymak da uygun değildir. Secde yerlerine, bir ikram olmak üzere kâfur konulur. Secde yerleri alın, burun, eller, dizler ve ayaklardır. Bu uzuvlara ikramda bulunulması, bunlarla secde ettiğindendir. Bu sebeple özellikle bu yerlere koku konulur veya sürülür.
Yıkama işlemi bittikten sonra ölünün bedeninden, önden, arkadan veya vücudunun herhangi bir yerinden abdesti veya guslü bozacak bir şey çıksa da abdesti veya guslü tekrarlanmaz. Çünkü bu durum bir zaruretin gereğidir ve onun hakkında abdest veya guslünü bozucu değildir. Sadece temizlik maksadıyla bir bezle silmesi yeterlidir. Yani şart olduğu için yapmaz. Hatta çıkan şeyi yıkamadan cenazesi kılınsa câizdir.(İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, 5/210.)
Kefenlendikten sonra çıksa da durum aynıdır. Yani çıkan pislik onun kefenini necis etmez. Dolayısıyla bu haldeyken cenaze namazı kılınabilir. Ancak kefen daha önceden necis ise bu haldeyken üzerine cenaze namazı kılınmaz.”
Mehmed Zihni Efendi, Ni’met-i İslâm,s 463.
Son Nefeste İman – Hüseyin Okur