Geçici Yurttan Ebedi Vatana

“Biz Allah’a aidiz  ve  (vakti geldiğinde)  elbette O’na döneceğiz.” Bakara Suresi,156

Nice tanıdıklarımız, hayatı paylaştığımız bir çok insan, eşimiz dostumuz, bir gün geldi, sanki “benden bu kadar” dercesine çekip gittiler. Nice hayaller kurup, ne hesaplar yaparken, şaşkın öylece kalakaldık.

Hesaplarımız tutmadı, hayallerimiz anlamını yitirdi. İlâhi takdir karşısında boynu bükük, bir kez daha anladık ki, dünya boş.

Bu dünyada her şeye nokta koyan bir şey vardır. ÖLÜM.

Belki duymaktan, konuşmaktan  bile rahatsız olduğumuz, acıtan bir konu ölüm. Her birimizin kendi kıyameti. Geçici yokluğun sonu. Ebedi yolculuğun başı. Kısacık konakladığımız dünya hayatının çıkış kapısı.

Kimileri için gerçek “hayat” orada başlıyor.  Kimileri için de, ne yazık “hayat”ın sonu.

O’ndan gelip O’na gittiğimizin farkındaysak, ömrü bir ebediyet sermayesi olarak gördüysek o hayata dair umutlarımız var. O’nunla kavuşmaya iştiyakımız var. O; yaratıcımız, sahibimiz, Rabbimiz.

“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”…

Bütün kâinatı kaplayan lâhutî bir ses.

“Evet sen bizim rabbimizsin. Biz hepimiz buna şahidiz.” (Araf, 172)

Bütün insanlığın katıldığı en büyük koro. Bütün insanlık bir arada, birbirini görüyor ve birbirine şahit.  Ardından bu kutsal sözleşme ile başlayan uzun kulluk yarışı…

O tek ve yüce Rab ile kulları arasındaki o soru cevapla başlayan birliktelik, kainatta yeni bir dönemin başlangıcı. Bu yeni dönemin artık onun sonu yok ebedi…

Evet; kullar için ebedi bir hayat artık başlamış… Sırası gelen herkes bu kulluk meydanına çıkıyor, marifetlerini sergiliyor, sonra karşılığını almak için bir müddet beklemeye alınıyor.

İşte bu bekleyiş,  fani dünyadaki kulluk yarışını  tamamlayan bütün insanların tadacağı kabir hayatı… Yani geçici yurtla ebedi vatan arasındaki köprü.

Semerkand Dergisi Mart 2003

 

Add a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir