İnsan: Muhtaç varlık. Doğduğunda diğer bütün canlılardan daha aciz, daha muhtaç. Büyüyüp geliştiğinde, bir fert olarak ayakları üstüne durmaya başladığında sona ermiyor bu durum. Allah, insanı diğer insanlarla hayatı paylaşmak ve bir arada yaşamak üzere kurgulamış. İnsan, insana muhtaç. Maddede ve manada… Alıp başımızı, ıssız dağ başlarında yalnızlığımızın kuytularında yaşama şansına sahip değiliz. Bizi bir
Nimetlere ulaşmanın bir çok yolu vardır; ancak bir yol var ki bütün yolların en emniyetlisi, en sevimlisi ve en verimlisidir. Bu, sırf Allah rızası ve muhabbetullah üzere kurulmuş bir takva cemaatına katılıp, Allah sevgisi üzerinde yaşamak ve o sevgi içinde dünyadan ayrılmaktır. Kim istemez şerefli, edebli, terbiyeli, sevgili bir Müslüman olmayı? Kim arzulamaz Yüce Mevla’nın
İslam tevhid dinidir ve bizden tevhid (Allah rızası etrafında birlik) istemektedir. Bir mümin olarak bu tevhide (birliğe, cemaate) kalben, fikren, fiilen, kısacası hayatımızla iştirak etmemiz gerekmektedir. Ne yazık ki günümüzde müslümanların en büyük sıkıntısı birlik şuurundan uzak bulunmaları ve cemaatin ne kadar gerekli olduğunu unutmuş olmalarıdır. Dinimiz ancak cemaatle yaşanır. İnsanın kemalâtı cemaatle tamam olur.
Bazı kavramlar, bazı hasletler usulca çekiliyor dilimizden, hayatımızdan. Modern hayatın hayhuyu içinde gözümüzden gönlümüzden kaçan kavramları, hasletleri yeniden çağıramaz mıyız? Yeni uygarlık ve yeni hayat sunduğu büyülü imkanların yanı sıra insanı bölüyor, parçalıyor, yalnızlaştırıyor. Ürettiği yalnızlığı da “bireycilik”, “özgürlük” diye kutsallaştırarak dokunulmaz kılıyor. İnsan, özgürlüğün de hürriyetin de kölesi, kendi hayatının nesnesi oluyor. Devlet, yasalarını